Benim babam mantıyı çok sever. Özellikle annemin yaptıklarını... Beni de mantı gibi sever. Bana 'mantım benim' dermiş. Aslında bunu hiç söylerken duymadım, anlattılar. Bir de çocukken hepimizde olan, hani 'sepet sepet yumurta, sakın beni unutma...' gibi tekerlemelerin bulunduğu hatıra defterlerimiz vardı. Bu defterlerin ilk iki sayfası anne ve babaya aitti. Sadece o sayfada yazmıştı 'mantım benim' diye... 'Mantım benim' diye başlayıp, 'mantıyı çok seven baban' diye bitirmişti.
Babam çok konuşmaz, çok susar. Çok söylemez, aslında çok şey anlatır. Çok gülmez, çok güldürür. Çok sever gibi görünmez, çok sever. Benim babam bütün babalar gibi (!) çok iyi babadır. Baba adamdır. Doğruluk ve dürüstlüğün tek zenginlik olduğuna inanır. Bu yüzden kendisine ve bize yetebilecek olandan daha fazlasına sahip olma çabasında asla olmadı ama gerekenden eksik de yaşatmadı. Nelerimize katlandı, nelerle savaştı, bizi ne kuyulardan çıkardı, bütün bunları nasıl büyük bir sabır ve suskunlukla yaptı inanamazsınız, ben inanamıyorum...
Tanıdığımız her bir kişi kendine özgü bir özelliği ile kalır ya aklımızda; babamın her hattı muntazam olan yüzünde, dikkati gür ve kavisli kaşları çeker. Yüzüne sert bir ifade veren kaşları olmasa biçimli yüzü bir erkek için fazla güzel kalabilir. Oysa hep biraz çatıkmış gibi duran kaşları, yüzünü tuhaf bir şekilde dengeliyordu. Onu hep çek sevdim ama kaşlarındaki ciddiyetten hep çekindim. Çocukluğum boyunca bakışları beni şefkatle yanına çağırırken, kaşları belli mesafede tuttu.
Büyüdük ama onun çocuğuyuz ya işte hala sevgi görmek istiyoruz. Görüyoruz da ama kendi dilinde anlatıyor sevgisini. Eskiden anlamıyor kızıyordum, 'beni kucağına almıyor, okşamıyor, güzel sözler söylemiyor' diyordum. Şimdi biliyorum. Benim babam sevgisini, sevdiklerinin yaşamlarına kattıklarıyla gösteriyor. Yanınızda olmasına gerek kalmıyor, varlığı yetiyor.
Hayatımın tam ortasında (umarım daha ortasındayımdır), artık babama ihtiyacım kalmamış olması gerekirken şimdi her zamandan daha çok ihtiyacım olması biraz tuhaf olsa da, bu ihtiyacı karşılamak için bulduğum yollara verdiği üstü kapalı cevaplar hoşuma gidiyor. Biz hiç bir şeyi hiç bir zaman açık açık konuşmadık ama ben onu hep anladım çünkü o bana hep ne demek istediğini anlatacak bir yol buldu. Babam çok okur, çok bilir ama gereksiz hiçbir bilgiyi aklında tutmaz. Onu hediyelerle sürprizlerle memnun edemezsiniz. Annem bu huyunu hiç sevmez, birçok huyunu sevmez ama babamı çok sever. Çok kızar babama ama çok sever bilirim...
Şimdi içimde tam babamın olmamı istediği gibi bir kadın olabilmiş olmanın gururu olsa da bunda benim payım yok denebilecek kadar az. Bunu babam yaptı. Beni ben yaptı. Çatık kaşlarının ardındaki yüreğin ürünüyüm ben. Zaten benim babam iyi mantıyı yer. Mantının hamuru iyiyse yer. E mantı sever diye her mantıyı yiyecek değil ya...
Şaka bir yana HİÇ KAYBETMEKTEN BU KADAR KORKTUĞUNUZ, VAROLMADIĞI BİR DÜNYADA NASIL NEFES ALACAĞINIZI BİLMEDİĞİNİZ BİR ŞEYİNİZ OLDU MU?